Kod

Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

28 Nisan 2017 Cuma

Darma Duman

içerilerden, çok derinlerden bir ses "sabretmelisin" diyor ya.... öfkemi dizginliyor gibi, sıcak demiri suya sokmak gibi. cossssssssss . . .

. . .
Aldırmazsan aldırma
Ama kendini kandırman gerek
Kandırmazsan kandırma
O zaman sana anlatmam gerek

Kendisi bir garip melek
Ardına düşmeniz gerek
. . . 

şeytan yılların tecrübesi o...çocuğu çok güçlü, bir ordan deniyor bir buradan, "bak o da mutlu", "ne kadar çok seviliyor", "birbirleri için yaratılmışlar", "sen yine yalnızsın" . . . bak yine sinir geldi, biraz daha duman, ciğerler dumansız işlemiyor . . .

. . .
Öyle dertli dertli bakma gören olmaz
Kalbinden söyler ama gören olmaz
. . .

elim hep siyah tshirte gidiyor, üstüne siyah deri montuma, botlarda siyah, Şşşşş sakin, içimiz kararmış dark knight gibi dolaşsak nolur ki ? biraz duman gerek ciğerlere, nefessiz kalmış gibi asılmak gerek, bir dal daha, bir dal daha . . düşmeden önceki tutulan son dal gibi hepsi . .  "çok içme abi" diyor, sana ne y...m diyorum içimden, hepsi içimde, o da diğer hepsi gibi suçsuz çünkü, peki suçlu kim ? suçlu yok ki salak, cevapta içimde,

. . .
arkadaş sen bu değilsin
görünüş sadece giysin
arkadaş niye gücendin
alıştım karıştım ben sana
rüyanda görsen inanma
. . .

27 Nisan 2017 Perşembe

Ba-ba(y)



Benim babam hiçbir zaman benim kahramanım olmadı. -Başlama yine!- Hayır, sus! Hiçbir zaman onun yaptığı şeyleri örnek almadım, alamadım. Herhangi birine ''benim babam dünyanın en iyi babası. Arkadaşım o benim.'' diyemedim. Bana babamı sorduklarında bile yüzüm düşüyor içimden o'na kin ve nefret duyuyorum. Ama yine de onu olabildiğince güzel anlatıyorum çevreme. Sanırım yalan söylediğim tek konu bu. Affedin. ''Ah bu adam benim babam'' şarkısını ne zaman dinlesem ağlarım. Kendi babam hakkında hiç öyle düşüncelerim olmadı benim. Öyle değildi benim babam. Kahramanım değildi. İnsanın zoraki bir şeyler yapması ya da davranması kadar itici bir şey yok bence bu hayatta. Babama karşı ben hep öyleydim. Öyleyim de... Ben isterdim ki:

-Babam benim kahramanım olsun. Ben çocukken benimle ilgilensin. Sabahın erken saatlerinde beni uyandırıp ''kalk hadi balık tutmaya gidiyoruz'' desin. Balık tutma filan hikaye aslında. Benimle vakit geçirmek istediğini hissettirsin bana. Ben gece uyuduğumda; eve alkollü gelmiş olsa bile odama, yanıma gelip onun alkollü nefesini bile hissetmek isterdim. Güven verirdi bana. Ama ben her gece o gelmeden yatağıma girer yorganıma gömülürdüm. Kapıdan içeri girer girmez bir korku, hüzün sarardı beni.
Ben isterdim ki:

-Babam bana hikayeler, masallar anlatsın. Ulan bari kendi hayat hikayesini anlatsın. Annemle nasıl evlendiklerini mesela. Hayatta yaşadığı zorlukları bana anlatarak onlardan öğüt alıp nasıl davranmam gerektiğini. Nelerin yanlış nelerin doğru olduğunu öğrensem.
Ben isterdim ki:

-Babam, kendi ağzından sevdiği şarkıyı söylesin bana. O haliyle mimiklerini izlesem, öğrensem o şarkının onda nasıl etkiler bıraktığını ve o şarkıda babam ile benim şarkımız olsa. Her dinlediğim de aklıma o gelse ve içten derin bir 'ahh' çekip onu özlediğimi hissetsem.
Ben isterdim ki:

-Babam bana çocuk olduğumu hissettirsin. Uçurtma uçurmaya götürsün beni. Ben yapamayıp o öğretsin bana uçurtmanın nasıl uçurulacağını. Ben uçurtma ipini tutarak koştuğumda o da peşimden koşarak gelse. Parka götürsün beni. Salıncakta sallanmak için benimle sıra beklese. Hatta beni düşünüp, salıncaktakilere ''hadi biraz da benim oğlum binsin'' diye rica etse. En yükseğe, en hızlı şekilde sallasa beni. ''Daha hızlı baba! daha hızlı'' diye karşılık versem o'na.
Ben isterdim ki:

-Babam, benim sevdiğim şeyleri bilsin. Birlikte pamuk şekeri yiyip ondan önce ben bitireyim ve bana kendi pamuk şekerini versin hatta o yedirsin bana elleriyle. Kışın, sokakta yürürken akşam vakti kestane alsın bana. Ondan sonra başlasın eskileri anlatmaya.
Ben isterdim ki:

-Babam bana güvensin. Yaptığım -yanlış,doğru- şeylerden dolayı beni incelesin, gözlemlesin. Yanlış yapıyorsam benim anlayabileceğim şekilde anlatsın bana doğrusunu...

Ben isterdim ki -Ehh! yeter be!- Peki peki, yetsin bakalım. Aslında yetmiyor, hiç yetmedi. Bu duygu nasıl bir şeydir, nasıl yaşanıyor hiç bilmedim ben. İçimde hep kendimle kavga ettim ve hep kaybettim. Aslında babam da haklı. Gerçekten. Çünkü daha ben doğmamış iken bile ''Bu çocuğu doğurma'' diyen birinden nasıl bir şey(ler) bekleyebilirdim ki? Neyse, son olarak her şeyi geçtim ama en en çok istediğim masal anlatma olayı var ya... onu yapsaydın bari baba...


Acılara Tutunmak

Benim bir sigara içmem gerek. Evet evet! daha elimi yüzümü yıkamadan ciğerlerimi, kendimi dumana, zehire boğmam gerek. Offf! ''Yalan dünya her şey bomboooş!'' diye haykırasım geliyor. Ama yapamıyorum tabii... Neydi benim eksiğim? Ya da gözümden kaçırmış olabileceğim şey(ler)? Allah'ım acaba bilmeden çok büyük bir günah mı işledim ben? Eğer öyleyse affet lütfen. Affet ki dinsin içimdeki siyah girdap. Tam geçsin demiyorum, biraz griye dönüşsün bari.. belki o zaman hayal dünyasında fazla kalmamam gerektiğini de öğrenmiş olurum, kim bilir? Her gün kendime doğru düzgün bir plan yapıp düzeleceğimi söyleyip bununla ilgili kendime tam gaz veriyorum. Sonuç? ''Yine bana hüsraaağğğn!'' Olmuyor, yapamıyorum. Hava ne kadar da güzel. Güneş, kısık gözlerimi daha da kısıyor. Evimin karşısında ki tepeler apaçık. Yüksek binalar, rezidanslar tam takır görünüyor. Acaba, acaba kitabımı alıp sahile, çimlere mi gitsem? Ya da fotoğraf çekmeye?  Hiçbiri olmasa da insanların arasına mı karışsam acaba? Aha! annem arıyor. Yahu biz hep deriz ya 'ruh ikizi' diye; galiba benim ruh ikizim de annem. Kadın hissediyor mu, anlıyor mu nedir bilmiyorum ama; ne zaman böyle karanlık buhranım da olsam arıyor. Dakikası şaşmıyor. Canım annem. Keşke anneler ölümsüz olsa! sanırım daldan dala atladım biraz. Hasılı: Müziğimi açıp hayallere dalayım ben yine. Belki ağlarım da. Bir de hunharca yazıp, karalarım. Eğer sizin oralarda da hava güzelse, çıkıp, doyasıya tatmin edin ruhunuzu.

22 Nisan 2017 Cumartesi

Hafta sonu okuması


Burada gökyüzü gri tonlarında ve yağmur çiselemesi de eksik olmuyor. Böyle havaları hep sevmişimdir. İnsanın evinden çıkası hiç gelmiyor. Kupa bardağına sınırsız çay, kahvesini yapıp yorganının altında kitap okuma yahut film/dizi izlemesi daha cazip geliyor. Hafta sonu herhangi bir etkinliğiniz yoksa bu kitabı okuyun derim. Saf sevgi, macera, anı ve komedinin bulunduğu eğlenceli bir kitap. Ben okuduğumda, diğer sayfalarda kahramanımın olumsuz sonuçlarını görmemek için yarıda bıraktığım çok oldu kitabı,düşünün. Kitabı okurken güzel bir ses, tını da duymak isterseniz;
https://www.youtube.com/watch?v=Mlol8TstUnI bunu da buraya bırakıyorum.. ''Ah Bu ben...''

21 Nisan 2017 Cuma

Hayırlı mı Cum'âlar ?

Sabah 08.00 de başlıyor ''hayırlı cumalar, iyi dilekler'' mesajları telefondan. EyvAllah. Cumâ ezanının okunmasına az bir süre kala camiye gidip abdest alanlar ya da camiye giderek ellerinde tesbih zikir getirenler.. Ezan okunur, hoca vaaz verir, hutbe okur. Tüm cemaat dinler ve kafaları ya da hareketleri ile hocayı onaylayacak bir şekilde hareketlerde bulunur. Sonra kılınır mübarek cumâ namazı. Duâlar edilir en içten yaradana. O an herkes sanki yeryüzüne indirilmiş birer iyilik meleği. Camiden çıkarken ''Allah kabul etsin, hayırlı cumâlar!'' dileklerinde bulunulur oradaki insanlara. Ne güzel değil mi? İnsanoğlu, yaratıcısı ile buluşmuş, isteklerini ona dökmüş ve çevresine de iyi temennilerde bulunmuş. Ne oluyorsa camiden çıktıktan sonra oluyor. Az önce dini, ruhani rahatlığa erişip huzur bulan kişi/kişiler bir anda dönüşüp farklılaşıyor. Sokak ortasına tükürmeler, sağa sola laf atmalar, yalan söylemeler ve olağan şeylere sadece bakmalar... Küfürlerde başlar yine. Belki de akşamı alkol alacak olanlarda olur. Faizcilik yapanlarda alacaklarını nasıl sıkıştırırım diye düşünürler. Yahu hooop! daha az önce farklıydın sen. Yeryüzüne indirilmiş iyilik meleğiydin, ne oldu, ne değişti hemencecik? Tabii, bunu genelleme yaparak söylemiyorum ama öyle de. Yüzlerden gülüş, tebessüm hiç eksik olmasın mesela. Vicdan ve merhamet duygusu, empati duygusu hep kalsın gönüllerde. Kişilere iyi dileklerde bulunmak sadece cumâ gününe mi özel?

20 Nisan 2017 Perşembe

Ne dersiniz?

İnsanın içini,zihnini saran o lanet karanlık.. düşünüyorum da çok da bir şey istemiyorum. Lazım olan tek şey mutluluk ama süregelen mutluluk. Geceler kısa olsa mesela; gündüzler daha fazla.. hafif ama soğuk esen rüzgarları hissetsek tenimizde. Ağaç dallarına konmuş kuşların o neşeli birazda hızlı ötüşlerini dinlesek. Denize nazaran banklarda oturup simit yiyip, çay içsek. Ayaklarımızın altına usulca nasibini çıkarmaya çalışan kedi/köpekler gelse, sevsek onları.. önümüzden geçen insanları başımızla selamlayıp, tebessüm ederek uğurlasak onları. Sonra kalkıp eve gitmek için otobüsümüze binsek; kulaklık takmayalım bu kez ama. Bari bu kez müzik dinlemeyelim. Otobüsteki insanları süzelim. Yaşlı amcaya bakıp, nasırlı ellerini görelim, kafasını cama dayayıp neler düşündüğünü düşünelim. Kucağındaki ağlayan bebeğini susturmaya çalışan annenin sabırlı uğraşını izleyelim. Kredi kartı borcunun asgarisini nasıl öderim diye kara kara düşünen adamı inceleyelim.. kulaklarımızı, gözlerimizi kapatmayalım her şeye. Hayatı yaşanabilir kılalım. Gerçekte olmasa bile soyut anlamda merhem olalım birbirimize.

Ölüm uzak,kadın ona

Benim sigara içmem gerek sanırım, kahve var bir şeylerde karalıyoruz, evet evet sigara dumanı lazım. Her neyse  ne anlatacaktım ben ? Şimdi böyle birisi çıkıyor, karabatak gibi bunlar birden çıkıp birden kayboluyorlar, umut umut umut bir an umut oluyorlar ufak bir kıvılcım, geldin mi deyip kalbinin kapılarını sonuna kadar açıp içeri almak istiyorsun, sonra yavaş yavaş umutsuzluk giriyor içeri ! Buna sebep oluyorsunuz, o insan, o kalp umut etmenin ne demek olduğunu unutmuşken siz tekrar can sıkıcı duyguların fitilini ateşliyorsunuz.
Zorlamayın kendinizi, sevmiyorsa kalp sevemezsin, kaburgalarımızın arasında titreyen kalbimizi de ürkütmeyin ! Hayat bizim yakamıza yapışıyor ya izin vermemek gerek buna, acı acı çok defa tecrübe ettik, şöyle elimizle yakamızı düzeltip devam etmeliyiz yalnız sürdürdüğümüz bu yolculukta tek tabanca takılmaya, bu kelimeler birine kızgın olduğum için falan değil ya da haksızlık yapıldığını da düşünmüyorum, sevgi ısmarlama gelen bir şey değil, 
Şimdiki yazacaklarım uzlaşamayan kalplerimiz için değil, hiç bir zaman geçmişte kalmaman için, benimleyken ya da bir başkasıyla da olsan yıllar geçtiğinde anlayacaksın unutulmayanların kişiler değil o an yaşadığın duygular ve hisler olduğunu. Başka daha ne söyleyebilirim ki, karşındaki hiç bir zaman değişmeyecek, sen değişsen de o hep ya aldatan, yalan söyleyen, bencil biri olarak kalacak, sen kendini, zamanını, yıllarını harcadığınla kalacaksın. Bizler böyle şeyler çok yaptık sen yapma. 
Ben yazmama kararı almıştım güya !