Kod

Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

31 Ağustos 2017 Perşembe

(Ç)anakkale.




                            Şimdi fark ediyorum da; Çanakkale ve sen. Çiğdem.

     Çocukluktan beri hayalim olan gezginliği, üniversiteyi kazanınca gerçekleştirmeye başladım. İzmir'de okuyordum ama İzmir'de durduğum pekte söylenemez. Türkiye'nin 81 ilini karış karış geziyor; keşfediyor, insanlarına karışıyor ve fotoğraflarımı çekiyordum. Bu gerçekten de çok güzel bir eylem. Deneyin derim.

     Gece saat 01.00 suları. Bilgisayarda öyle başı boş dolanırken telefonuma gelen o ürkütücü mesaj: ''ÖSYM, TERCİH SONUÇLARINI AÇIKLAMIŞ.'' Neden ürkütücü dediğimi anlamışsınızdır diye tahmin ediyorum. Elim ayağım birbirine karışmış hemen Ösym'nin sitesine girip sonucumu öğrenmenin peşindeyim. Site çökmüş. Site iptal. Amına koyim ne ara duydunuz da ne ara sisteme üşüştünüz sevgili kader mahkumu arkadaşlarım ? İnsan gerçekten hayret ediyor. Neyse, TC kimlik numaramı ve aday şifremi girdikten sonra o muazzam açıklama: ''KAZANDINIZ.'' Şu an bile mutlu oldum bak. Çok arkadaşım olmadığı için arayacağım çokta kişi yoktu. Sadece çocukluktan beri süregelen, devam eden arkadaşımı arayıp, sonucunun ne olduğunu sordum. ''Çanakkale'yi kazandım la ben. Sen ne yaptın ? '' N'apim işte, ben de İzmir'i kazanmıştım. Gel zaman git zaman ikimiz de kazandığımız üniversiteyi, bölümü okumak için kendi evlerimizden, yurdumuzdan; okumak için ayrı ayrı şehirlere gitmiştik. Ben gezginliğe başlamıştım. Durur muyum hiç ? Gecenin bir yarısı, yurtta öyle otururken telefonum çaldı. Dostum arıyordu: ''N'apıyon la dalyarak ? '' ''N'apim la, yurttayım öyle oturuyom, sen ne yapıyon?'' ''İyi ben de, öyle oturuyom. Lan göt, her yere gidip geziyon da Çanakkale'ye, yanıma niye gelmiyon?'' İşte hayatımın sonrasını sikecek cümlenin başlangıcını yapmış oldu çok değerli kardeşim, dostum. ''Tamam, yarın geliyorum la.'' Ben de sikilmeye, acı çekmeye ne kadar meraklıysam hemencecik ''Tamam'' deyip, biletimi ertesi güne alıp, Çanakkale'ye yolculuğa çıkıyorum. Sevgili dostum sağ olsun beni otogarda karşılayıp Çanakkaleyi gezdirmeye koyuluyor. Gezdirme dediysem de; sahil kordonu, çay bahçeleri ve karşı tarafı. Bitti, bu kadar. Gerçi bana şehitlik abidesi yetti de arttı. Çanakkaleyi bilenler bilir; Donanma Çay bahçesine gidip oturduk. Daha sonra onlar geldi, o geldi. Bilmem kaç senedir kapalı olan gönlüm onun gelmesiyle hareketlendi, canlandı tekrardan ve eminim bu hal ve hareketlerime de yansımıştır. Tanıştık, konuştuk, güzel şeylerden bahsettik birbirimize. Daha sonra da yarın yine aynı yerde buluşmak üzere sözleştik. Sözleştik sözleşmesine de, yarın ben gidiyorum. İzmir'e döneceğim. Ama öyle bir şey olmadı tabii. Hemen dostumla Pamukkale Turizm'e gidip benim yarın ki bileti açığa aldık. Şimdi sizde diyorsunuz ''Sen de gerçekten sikilmeye, acı çekmeye kafa tutmuşsun be.'' Evet, haklısınız. Ama gönül bu, laf dinletemiyorsun ki. İlk görüşte aşk var mıdır, bilmem ama; hoşlantı ve sol tarafı kıpır kıpır eden his ve duyguların olduğuna eminim. Ertesi gün oldu ve biz yine aynı yerde görüştük. Okey oynadık bu sefer. Çiğdem'le eştik biz ve hep kaybediyorduk amınakoyim. Olsun, oyunda kaybeden biz olalım sadece. Sadece oyunda... Oyunumuz bittikten sonra sahilde yürümeye çıkmıştık. Arkadaşım sağ olsun, benim durumumu bildiğinden ötürü kendisi ve arkadaşı önde yürüyüp ben ve Çiğdem'i bilerek arkada, yalnız bırakıyordu. İşte o an bizde güle oynaya onların arkasından yürüyorduk. Daha sonra bana ''Hadi fotoğraf çekilelim'' dedi. Telefonumu çıkarmadan daha koluma girip sarıldı. Ne güzeldin sen öyle be. Saçların dokunuyordu tenime. Sıktığın parfümün kokusu geliyordu burnuma. Hep böyle kalabilirim ben, ya sen ?.. Gitme vakti öyle veya böyle geldi. Otobüste ki yerimi alıp kulaklığımı takip müzik dinleyip hayal kurmaya çoktan başlamıştım bile. ''Ahmet Aslan - Susarak Özlüyorum.'' adlı şarkıyı o andan itibaren ben ve Çiğdem'e armağan ettim. Gerçekten de öyleydi. Susarak özlüyor ve seviyordum. Benim duygularımı ve ne hissettiğimi bilmiyordu Çiğdem. Ben yaşıyordum yine kendi kendime. İzmir'e geldiğim zaman konuşuyorduk onunla yine. Daha sonra bana sorduğu sorular çok ibnemsi sorulardı. Yani onu sevdiğimi öğrenmiş ya da ilk baştan biliyormuş da benim de bunu ifade etmemi bekliyormuş tarzdan sorular. En sonunda ben yine bir şey demedim ama o şarkıyı, ''Susarak Özlüyorum''u ona atmıştım ve ''İşte, ben de seni bu şarkı gibi özlüyorum...'' demiştim. Daha sonra bana Skype'dan görüntülü konuşmamızı söylemişti. Kabul ettim ve Skype'tan konuştuk. Yaklaşık 3 saat 26 dakika boyunca... o geçen zamana küfür edemem çünkü onu görmüştüm. Gülüşünü, mimiklerini. Sesini duymuştum. Attığı kahkahaları. Ama ondan sonrasında her şeyin amınakoyim. ''Sen tanıdığım en iyi erkeklerden birisin. Çok güzel düşüncelerin ve çok güzel bir kalbin var. Eğer bir sevgilim olmasını isteseydim o kesinlikle sen olurdun. Ama biliyorum ki; tartışacağız, küseceğiz ve ayrı kalacağız. Ben seni kaybetmek istemiyorum. Olmasın bizden. Ben seninle hep konuşmak istiyorum çünkü.'' Bir kız size bunları ya da bunlara benzer şeyler diyorsa sakın ama sakın inanmayın. Ben güzel değilim Çiğdem. Seninle güzeldim ben. Senin gülüşünle, seni düşünerek güzeldim ben. Beni kaybetmek istiyorsun çünkü bunları söylüyorsun. Bu söylediklerin karşı tarafı üzmemek için sarfedilen cümlelerden başka hiçbir şey değil. Olsun Çiğdem. Hata bendeydi zaten. Siktiğimin kalbi onca seneden sonra seni görünce duygulandı. Ben de hemen aldanıp kaptırdım kendimi. Pişman değilim. Bana tekrardan sevgi duygusunu ve birini sevme olayını yaşattın çünkü. İyi ki tanımışım seni.

     Daha sonra hiç konuşmadık tabii. O gün ne olduysa oldu ve BİTTİ. Geriye sadece onunla birlikte kalan fotoğraflarımız ve anılarımız kaldı. Olsun, bunlarda güzel...

1 yorum:

  1. Vay be! senin şu yazıların özellikle de gerçekçi olması bayağı bir dikkatimi çekiyor. Üslubun da iyi. Devamını bekliyorum genç adam. :)

    YanıtlaSil