Kod

Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

11 Mayıs 2017 Perşembe

Hı, Ne Dedin ?




    Biz kimiz? -Haydaa! Felsefe'mi yapacaksın şimdide?- Hayır! anlatmak istediğim çok başka şeyler. -sen anlat o zaman ben de şu çaprazımda oturan güzel kıza bakayım.- Sen de, sen de anlamıyorsun beni iç ses. Yusuf Hayaloğlu gerçekten de çok doğru söylemiş: ''Hiçbiriniz hiçbir dilde beni anlamadınız.'' 

    Tam olarak bu. Kesinlikle bu işte.  Evet. Kendi içimde, karanlığımda boğuşurken ses etmesem bile, gözlerim, bedenim, ruhum yalvarır gözlerle bakıyordu size.''N'olur, n'olur kurtarın beni bu karanlıktan. Ben anlatmadan anlayın. Merhem olun bana, n'olur...'' Kendilerini daha tanımlayamayan sadece isteklerini tatmin etmek ile yetinen insan(lar) ile dolu etrafım, her yer!

Biz kimiz? Ne yapıyoruz ya da ne yapmaya çalışıyoruz? 


    Yaşamın bağrına bastığı toz zerreciği miyiz sadece? -Ne diyorsun oğlum ya? O kadar dedim sana; bırak şu Felsefeyi diye. Hep aklını o bulandırıyor.- Saçmalama! Hadi sen o güzel kıza bakmaya devam et. Gülüşü çok güzel gerçekten. 

    Yaşam, olumlu-olumsuz bizlere olanak sunuyor, hep. Ama açgözlülüğümüz; bencillik, egolar,vicdansızlık ve merhametsizlik duygularımız köreldiği için hiçbir şeyi -laf gelişi- tadından yiyemiyoruz. Hep bokunu çıkarıyoruz a*ına koyim. -Özür dilerim, küfür ettim.- Oturduğum yerden etrafıma bakıyorum. Kız/erkek her taraf. Ama nasıllar? Bunlar ne böyle, ne yapıyorsunuz siz Allah aşkına?  Bence ülke olarak en boktan sorunumuz; kendimizi gösterme çabası. 'Ben buradayım, gör beni' deme çabası. Neden ulan neden? Bir keresinde hiç unutmam: Kış ayındayız. Affedersiniz ama götüm donuyor soğuktan. Altıma yün içliğimi giyinmişim. Atlet, uzun ince kazak, kazağım ve ceketim üstümde. Okul yolu düz gider edalarıyla okuluma gidiyorum. Önümde, -bakmasaydın sen de, sana'ne vb.. cümleler kurmayın hemen- kendimden bahsettiğim kadarıyla, o soğuk havaya karşın; fileli çorap giyinmiş, mini etekli, göbeği ve saçı açık bir kız.. Özgür bir ülkeyiz(!) -sözde tabii- herkes istediğini giyinebilir ve herkes istediği şekilde yaşayabilir kesinlikle. Ama söz konusu bunlar değil. Söz konusu olan şey, gösteriş. Söz konusu olan şey az öncede dediğim gibi; ''Kendimizi gösterme çabası.'' Şöyle giyineyim, bunları yüzüme, gözüme süreyim ve herkesin gözü benim üstümde olsun. Niye? Ne gerek var? Bu konu hakkında uzunca düşünmüştüm, okumuştum. Ama yine bir keresinde: Türkü bar tarzı bir mekanda oturmuş; ikinci duble rakımı bitirip üçüncüsünü isterken karşımda bir başka bar tarzı işletme olan yeren, iki kız arkadaş güle oynaya geliyor. Biri, elinde telefon ile konuşurken kulak misafiri olmuştum: 

-''Aysu ile birlikteyim anne. Dışarı, markete çıktık. Abur-cubur alıp eve geri geçeceğiz. Ders notları bayağı birikti sabaha kadar çalışacağız büyük ihtimalle.''

    Bu birinci vaka. Yine aynı yer, aynı ortam -bu sefer üçüncü duble rakımı içiyorum.- Bir başka mekandan üç kız çıkıyor. Ama ortadakinin hali dillere destan... neden peki? Ne gerek vardı? -Ulan hep mi kızlar? Siz erkekler sütten çıkmış ak kaşık mısınız hırbo?- Değiliz. Hiçbir zamanda olmayacağız. Kendi hem cinsimden nefret ettiğim kadar hiçbir şeye bu kadar nefret duymamışımdır ben. Hadi kızlar gelin şimdi de biz erkekleri eleştirelim. -O ne la öyle? Bir de 'ayol' de tam olsun.- 

    Kendi karanlığımda kendim ile zor mücadele verirken çevremdeki hem cinslerimlede uğraşmak var. Ve bu bayağı yoruyor beni. Çünkü ben, işlerine gelmeyecek türden konuşuyorum. ''Kendimizi gösterme çabası'' bir o kadar erkeklerde de var. Buna neden olan örneklere bakacak olursak da; Playboy kılığında takılıp kendilerini adeta ulaşılmaz bir eser sanıyorlar. -Ulaşılmaz dediğime bakmayın. Karşı cinsin tek bir onaylayıcı hareketinde, nakavt!- Ondan sonra, giyim kuşamıyla kendini, kızların ona asla hayır diyemeyeceğini düşündüren hareketler. Hele altında arabası olanlar yok mu... Allah'ım resmen beyin yoksulu kişiler. Arabanın içinden son ses müzik eksik olmaz. Camlar da açıktır. Kafa sürekli bir sağa bir de sola bakar. Ama ön tarafa nadir bakılır. Ula oğlum, asıl bakman gereken yer, ön tarafın. Canını sokakta mı buldun sen? Şimdi sizlerde çevremdeki hem cinslerim gibi ''Sanki sen yapmıyorsun, bakmıyorsun?..'' gibi cümleleri bana savurabilirsiniz. Hayır, yapmıyorum. Çevremdeki hemcinslerimle uğraşmak işte bu yüzden yoruyor beni. 

    Biz ne ara bu kadar vurdumduymaz ve kendimizi yüksekten görür olduk ? Saflığımızı tamamen mi kaybettik? Hele ki vicdan ile merhametlerimizi? Hep mi çıkarlarımıza göre hareket edip seçim yapacağız? Dövmeleri olsun. Sakalları olsun. Kaslı olsun. Ya da tam tersi görüş için; güzel göğüslere sahip olsun. Kalçaları güzel olsun. Fiziği iyi olsun vb... ve bunlar içinde kendimizi değiştirip karşı tarafa ''ben buradayım, gör beni'' dercesine hareket etmek. Saf güzellik olmaz mı hiç aradığımız? Kitap okuyan birileri? Tartışma yapabilen, elinde somut veriler ile konuşan birileri? Ya da, gülüşü güzel olan biri mesela. Kendi çıkarlarımızı tatmin etmek için değilde; ruhumuza, duygularımıza dokunabilecek kişi/kişiler için mücadele etsek?

    Biz kimiz? Biz, bizi yapan kişiliğimizdir. Kimseye bir şey ispat etme zorunluluğumuz yok. Vicdan ve merhamet duygularımızı kaybetmezsek güzel şeylerde, tatmin edici şeylerde peş peşe gelir. Şu ana kadar kendim hiç, 'başkaları ne der, ne düşünür?' diye yaşamadım, hareket etmedim. Çok da olmasa olduğu kadar diyebileceğim bir yaşamım söz konusu. Siz de deneyin. En azından çabalayın. 






























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder