Kod

Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

5 Mayıs 2017 Cuma

Yalnızlığın İdmanı


Güneş: Hadi hadi, benden bugünlük de bu kadar, size kolay gelsin.
Ay dede - Yıldızlar: Eyvallah!

Yine gün yüzü görmeden uyandım. Güneş kızıl rengiyle batmaya, yerini Ay dedeye ve yıldızlara devretmek üzere. Niye böyle oluyor ki hep? Niye ben de normal diğer insanlar gibi; gece saat 23.00'de uyuyup sabah 08.00'de uyanamıyorum? Niye illa ki hep sabah ezanından sonra uyuyorum ve gün bitiminde uyanıyorum? Hayır, imam değilim ki sabah namazını cemaate kıldırayım. Aslında imam olsam, hiç sıkıntı çekmem. Çünkü zaten uyumuyorum. Hatta yatsıdan sonra cemaati bırakmam sabah vaktine kadar tutarım da onları. Sohbet filan ederiz, güzel olur yani.. -Ne diyon sen değişik?-

Kendimi ve yaşantımı öğreneli çok uzun zaman olmadı. Hep biliyordum zaten. Şunu derdim kendi kendime: ''Geceleri, biraz daha mutsuzluk ve çokça düşünmek için var!'' Haksız olduğumu da düşünmüyorum şahsen. Misal, ben hiç gündüz vakti derbeder olan, alkolün kucağına oturmuş, ağlayan ve türkü dinleyip efkarlanan kimse görmedim? -Ulan sanki senin gün yüzü gördüğün mü var? İnsan içine mi karışıyorsun sen, nereden biliyorsun?- Biliyorum tabii! okul var la. Okuyom ben yaaa! ya da dışarı çıkıp markete filan gittiğimde görüp, biliyorum. İnsanların hepsi hayatın ve yaşamın rutin işlerine kaptırmış kendini. Dertler, acılar, kahpelikler o vakit ikinci planda duruyor. Ve eminim ki kendi aralarında da: ''Abi, bırakalım şimdi normal hayat şartlarının görevlerini yerine getirsin bu insancık. Gece çöktü mü biz de o'na çökeriz.'' Bakın tam olarak da böyle demiyorlarsa da ben de bir şey demiyorum! Yılların tecrübesi konuşuyor, lütfen! ama sanırım ben biraz da istisnayım. O müptezel üçlü pezeven*k(ler) hiç peşimi bırakmıyor(lar)ki. Gün aydın olsa bile kendi kendimi sonsuz karanlık kuyuya çekip boğabiliyorum. Eee, düşünün hâl böyle ise gece olduğu vakit hey yavrum hey! hatta heheheeeeeeyt! emin olun bunun sebebini de düşünüyorum ama cevabını bir türlü bulamıyorum. Bulsam zaten böyle olmazdım, değil mi? Çevremde ki insanlara bakıyorum:

Hepsi mi kalabalık. -Burada, hindi kalabalığa girmiş, ne demiş? Bu ne galabaalıık- diye iğrenç bir espri yapmayacağım tabii. -İğrenç diyorsun ama bunu yazarken bile güldün lan- Komik ama. Neyse, konudan çokta sapmayalım. Herkesin bir çevresi, 'iyi' diye tanımladığı kişi/kişileri var. Görüşüyorlar,sohbet ediyorlar vb. Bu hepte devam ediyor böyle. Nereye kadar? Şimdi tekrar kamerayı bana çevirelim: Benim hiç böyle düzenim,çevrem olmadı. Beni arayıp ''kanka, yarın şunu yapıyoruz, çok eğleneceğiz'' diyen birileri de olmadı. Haa, şikayetçi miyim bu durumdan? Sanırım hayır. Çünkü ''samimiyetsiz samimiyetler'' lafına inancım tam. Bir de 'an'lık' mutluluklardan hiç haz etmem. Gece olduğu vakit ve yalnız kaldığımda ben yine kendi dünyamda 'tek' başıma kalacağım, biliyorum. Alıştım artık. Her ne kadar alışmak istemesem de.

Kaç para ulan 'normal insan' gibi olmak?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder