Kod

Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bloglar
mobilya kulübü
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

27 Nisan 2017 Perşembe

Ba-ba(y)



Benim babam hiçbir zaman benim kahramanım olmadı. -Başlama yine!- Hayır, sus! Hiçbir zaman onun yaptığı şeyleri örnek almadım, alamadım. Herhangi birine ''benim babam dünyanın en iyi babası. Arkadaşım o benim.'' diyemedim. Bana babamı sorduklarında bile yüzüm düşüyor içimden o'na kin ve nefret duyuyorum. Ama yine de onu olabildiğince güzel anlatıyorum çevreme. Sanırım yalan söylediğim tek konu bu. Affedin. ''Ah bu adam benim babam'' şarkısını ne zaman dinlesem ağlarım. Kendi babam hakkında hiç öyle düşüncelerim olmadı benim. Öyle değildi benim babam. Kahramanım değildi. İnsanın zoraki bir şeyler yapması ya da davranması kadar itici bir şey yok bence bu hayatta. Babama karşı ben hep öyleydim. Öyleyim de... Ben isterdim ki:

-Babam benim kahramanım olsun. Ben çocukken benimle ilgilensin. Sabahın erken saatlerinde beni uyandırıp ''kalk hadi balık tutmaya gidiyoruz'' desin. Balık tutma filan hikaye aslında. Benimle vakit geçirmek istediğini hissettirsin bana. Ben gece uyuduğumda; eve alkollü gelmiş olsa bile odama, yanıma gelip onun alkollü nefesini bile hissetmek isterdim. Güven verirdi bana. Ama ben her gece o gelmeden yatağıma girer yorganıma gömülürdüm. Kapıdan içeri girer girmez bir korku, hüzün sarardı beni.
Ben isterdim ki:

-Babam bana hikayeler, masallar anlatsın. Ulan bari kendi hayat hikayesini anlatsın. Annemle nasıl evlendiklerini mesela. Hayatta yaşadığı zorlukları bana anlatarak onlardan öğüt alıp nasıl davranmam gerektiğini. Nelerin yanlış nelerin doğru olduğunu öğrensem.
Ben isterdim ki:

-Babam, kendi ağzından sevdiği şarkıyı söylesin bana. O haliyle mimiklerini izlesem, öğrensem o şarkının onda nasıl etkiler bıraktığını ve o şarkıda babam ile benim şarkımız olsa. Her dinlediğim de aklıma o gelse ve içten derin bir 'ahh' çekip onu özlediğimi hissetsem.
Ben isterdim ki:

-Babam bana çocuk olduğumu hissettirsin. Uçurtma uçurmaya götürsün beni. Ben yapamayıp o öğretsin bana uçurtmanın nasıl uçurulacağını. Ben uçurtma ipini tutarak koştuğumda o da peşimden koşarak gelse. Parka götürsün beni. Salıncakta sallanmak için benimle sıra beklese. Hatta beni düşünüp, salıncaktakilere ''hadi biraz da benim oğlum binsin'' diye rica etse. En yükseğe, en hızlı şekilde sallasa beni. ''Daha hızlı baba! daha hızlı'' diye karşılık versem o'na.
Ben isterdim ki:

-Babam, benim sevdiğim şeyleri bilsin. Birlikte pamuk şekeri yiyip ondan önce ben bitireyim ve bana kendi pamuk şekerini versin hatta o yedirsin bana elleriyle. Kışın, sokakta yürürken akşam vakti kestane alsın bana. Ondan sonra başlasın eskileri anlatmaya.
Ben isterdim ki:

-Babam bana güvensin. Yaptığım -yanlış,doğru- şeylerden dolayı beni incelesin, gözlemlesin. Yanlış yapıyorsam benim anlayabileceğim şekilde anlatsın bana doğrusunu...

Ben isterdim ki -Ehh! yeter be!- Peki peki, yetsin bakalım. Aslında yetmiyor, hiç yetmedi. Bu duygu nasıl bir şeydir, nasıl yaşanıyor hiç bilmedim ben. İçimde hep kendimle kavga ettim ve hep kaybettim. Aslında babam da haklı. Gerçekten. Çünkü daha ben doğmamış iken bile ''Bu çocuğu doğurma'' diyen birinden nasıl bir şey(ler) bekleyebilirdim ki? Neyse, son olarak her şeyi geçtim ama en en çok istediğim masal anlatma olayı var ya... onu yapsaydın bari baba...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder